GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME) TÜRÜ, GEZİ YAZISININ ÖZELLİKLERİ, GEZİ YAZISI NEDİR?


GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME) TÜRÜ, GEZİ YAZISININ ÖZELLİKLERİ, GEZİ YAZISI NEDİR,gezi yazıları nerelerde yayımlanır,gezi yazılarında önemli olan nedir,ekonomik faaliyetler gezi yazılarında anlatılır mı,evliya çelebi seyahatnamesi,
GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME-SEFARETNAME)



Bir yazarın gezip gördüğü yerleri inceleyerek yazdığı yazılardır.
 Gezilen yerlerle ilgili bilgi ve izlenimlere yer verilir. Gezi yazılarında gezilen yerlerin doğal güzellikleri, orada yaşayan insanlarının gelenek, görenek, ekonomik faaliyetleri ve zevkleri tanıtılmaya çalışılır.
 Okurların genel kültürlerini arttırmak, gezilen yerler ile ilgili bilgi vermek amaçlanır.
Gezi yazıları dikkatli bir gözlem gerektirir.
Bu yazı türünde gezip görülen yerler anlatılır, düşlere yer verilmez.
Eski edebiyatımızda seyahatname, sefaretname gibi isimler alır.

 Önemli Gezi Yazısı Yazarları:
   Evliya Çelebi Seyahatnamesi
 Katip Çelebi --Cihannüma
   Piri Reis--Kitab-ı Bahriye
   Seydi Ali Reis--Mir'at-ül Memalik
   Ahmet Haşim--Frankfurt Seyahatnamesi
   Mustafa Said Bey--Avrupa Seyahatnamesi
   Ömer Lütfi--Ümit Burnu Seyahatname
    Abdurrahmah Efendi--Brezilya Seyahatnamesi
    Mehmed Hurşid Paşa--Seyahatname-i Hudud'u
    Nabi-- Hicaz Seyahatnamesi
    Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi Seyahatnamesi
    Ubeydullah Efendi--Amerika hatıraları
    Yirmisekiz Mehmed Çelebi--Fransa Sefaretnamesi


EMREDİCİ ANLATIM NEDİR?EMREDİCİ ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ-EMREDİCİ ANLATIM NASIL YAPILIR?

emredici anlatımın özellikleri,emredici anlatım nasıl yapılır,emredici anlatımın nitelikleri nelerdir,trafik kuralları emredici anlatım,emredici anlatımın genel özellikleri,kullanım kılavuzu emredici anlatım,DİLİN ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ

EMREDİCİ ANLATIM


Açıklayıcı ve öğretici yönleri bulunan emredici anlatımda emir, öneri, telkin anlamı taşıyan ifadeler yer alır. Bu tür anlatımda dil, "alıcıyı harekete geçirme" işleviyle kullanılır.
Sosyal yaşamın düzenlenmesinde, trafik kurallarında, bazı eşyaların kullanma kılavuzlarında, ilaçların kullanma kılavuzlarında emredici anlatım kullanılır.

Emredici Anlatımın Özellikleri:

1. Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
2. Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadelere sıkça yer verilir.
3. Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
4. Bu tür anlatımın bulunduğu cümlelerde fiiller hakimdir.
5. Uyulması beklenen bir anlatımı vardır. (Zorlama anlamı vardır)
6. Sosyal hayatın düzenlenmesinde ortaya konulan kurallar emredici anlatımla verilir.
7. Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları (prospektüsler) emredici anlatıma örnek verilebilir.

DESTANSI ANLATIM-EPİK ANLATIM-DESTANSI (EPİK) ANLATIM

destansı anlatım nedir,epik anlatım nedir,destansı anlatımın özellikleri,destansı anlatımın genel özellikleri,destan türü nedir,destan türünün tarihsel gelişimi,destansı anlatım türü,epik anlatım türü,destansı epik anlatım,epik destansı anlatım

DESTANSI ANLATIM-EPİK ANLATIM-DESTANSI (EPİK) ANLATIM

Destansı anlatım; yiğitlik, savaş ve savaş sahneleri, kahramanlık gibi konuların anlatımında sıkça başvurulan bir anlatım yöntemidir. Bu anlatım türünde yakıp yıkmalar, vurup kırmalar gibi savaş ve kanga sahnelerin ön plandadır. Bu bakımdan okurda coşku, yiğitlik ve savaş arzusu  uyandırır. Sürekli bir hareketin söz konusu olduğu bu anlatım türünde abartmaya (mübalağaya) çokça yer verilmektedir. Türk edebiyatında, epik anlatıma sıkça rastlanır.

Destan, manzum olarak (şiir şeklinde) söylenen ya da yazılan uzun bir hikayeye dayanmaktadır. Günlük hayatı aşan bir anlatım türüdür. Destanlar ve epik anlatım için yakın çağ pek elverişli bir zaman dilimi değildir. Çünkü destanlar, geçmiş zamanlarda yaşanan halkı derinden etkileyen olayların anlatıldığı edebi bir türdür. Bu bakımdan toplumların manevi mirasıdır destanlar. Ancak her toplumun kendine ait doğal bir destanı bulunmayabilir. Bizde ise pek çok doğal destan bulunmaktadır: Manas Destanı, Ergenekon Destanı, Göç Destanı, Türeyiş Destanı vb. Bu durum bize atalarımızın başından birçok -ama doğal ama düşmanlar tarafından yaşatılan- felaketin geçtiğini düşündürmektedir. Destanlar başlangıçta sözlü olarak oluşturulan, daha sonra bilinmeyen bir sanatçı tarafından yazıya geçirilen bir edebi türdür.

TARİHTE BUGÜN 28 ARALIK

Köyümde Ne Gördüm,tarihte 28 aralık,28 aralıkta neler oldu,28 aralıkta hangi ünlüler doğdu,28 aralıkta hangi ünlüler öldü,28 aralık tarihinin anlamı nedir,28 aralıkta yaşanan önemli olaylar,28 aralık 1878 Tay Bridge,28 aralık 1908 tarihinde neler yaşandı,28 aralık tarihinin önemi

TARİHTE 28 ARALIK GÜNÜ YAŞANAN ÖNEMLİ OLAYLAR


  • 1612 Galileo Galilei, Neptün'ü keşfeden ilk astronom oldu fakat yanlışlıkla onu bir yıldız olarak tanımladı.
  • 1869 ABD’li William E. Semple, sakızın patentini aldı.
  • 1878 Dundee (İngiltere) yakınlarındaki bir demiryolu köprüsü (Tay Bridge) çöktü: 75 kişi buzlu sularda boğuldu.
  • 1897 Edmond Rostand'ın yazdığı "Cyrano de Bergerac" adlı oyun Paris'te gösterime girdi.
  • 1908 İtalya'nın güneyinde Sicilya adasındaki Messina kentinde Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük deprem meydana geldi. 100 bini aşkın insan hayatını kaybetti.
  • 1929 Resimli Ay dergisi yazarı Emin Türk Bey (Eliçin) "Köyümde Ne Gördüm" başlıklı yazısı nedeniyle tutuklandı.
  • 1938 Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı'na getirildi.
  • 1960 Yazar Reşat Nuri Güntekin'in ölümünden dört yıl sonra ''Son Sığınak'' adında yeni bir romanı ortaya çıktı.
  • 1967 Kıbrıs Türk toplumu, adada ''Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi''ni kurdu.
  • 1970 Devrimci Gençlik Dernekleri federasyonu, Dev-Genç üyesi İlker Mansuroğlu yaşamını yitirdi. Mansuroğlu, 5 gün önce, pusuya düşürülerek kurşunlanmıştı.
  • 1973 Aleksandr Soljenitsin, Sovyet hapishanelerini anlattığı "Gulag Takımadaları" adlı eserini yayımladı.
  • 1973 İsmet İnönü devlet töreniyle Anıtkabir'e defnedildi.
  • 1975 Türk-Sovyet işbirliğiyle inşa edilen İskenderun Demir-Çelik Tesisleri, Başbakan Süleyman Demirel ve Sovyetler Birliği Başbakanı Aleksey Kosigin'in de katıldığı törenle açıldı.
  • 1976 Öğrenciler arasında çıkan olaylar nedeniyle İstanbul Üniversitesi Fen, Hukuk ve Edebiyat Fakülteleri kapatıldı.
  • 1979 Kahramanmaraş katliamının yıldönümünde derse girmeme eylemine katılan 1711 öğretmen görevden alındı.
  • 1981 ABD'li ilk tüp bebek Elizabeth Jordan Carr, Norfolk-Virjinya'da dünyaya geldi.
  • 1989 New South Wales-Avustralya'da 5,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi: 13 kişi öldü.
  • 1989 Yüksek Öğretim Kurulu üniversitelerdeki başörtü yasağını kaldırdı.
  • 1991 Türkiye'de ilk Kürtçe gazete Rojname yayımlandı.
  • 1993 İdamla yargılanan Sarp Kuray ilk duruşmada serbest bırakıldı. Kuray "Partizan Yolu" ile "16 Haziran Hareketi" adlı örgütlerin kurucusu ve lideri olmaktan yargılanıyordu.
  • 1995 Yargıtay, 12 Eylül'den sonra açılan 359 sanıklı Devrimci Yol davasında verilen kararı onayladı.
  • 1996 Hakkında 2 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunan Aczmendi Müslüm Gündüz, müridi olan bir kadın ile İstanbul'da yakalandı.
  • 1996 Erzurum Palandöken'de facia: Çığ düşmesi sonucu 6 çocuk kayakçı öldü.
  • 1997 Ankara Metrosu açıldı.
  • 1999 Saparmurat Niyazov, kendisini Türkmenistan'ın yaşam boyu lideri ilan etti.
  • 2011 Türkiye-Irak Sınırı'na terör örgütüne yönelik bombardıman düzenlendi. Bombardıman sonucu 35 kişi hayatını kaybetti. Ölenler ise terör örgütü mensubu değil, kaçakçılık yapan sivil köylülerdi.

KPSS 2014 Sözel Mantık Soruları ve Çalışma Notları-KPSS Sözel Mantık Konu Anlatımı-KPSS 2014 Sözel Mantık Soruları Nasıl Çözülür

KPSS sözel mantık soruları nasıl çözülür, kpss sözel mantık soruları çözüm tekniği, kpss sözel mantık sorularının çözümü, kpss sözel mantık soruları ales sorularına benziyor mu, kpss sözel mantık sorularının püf noktası,kpss sözel mantık sorularının anahtarı, kpss sözel mantık soruları ve çözümleri,kpss sözel mantık konu anlatımı

 KPSS 2014 Sözel Mantık Konu Anlatımı, Soruları ve Çalışma Notları yakında sitemizde olacaktır.

COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM-LİRİK ANLATIM-COŞKU VE HEYECANA BAĞLI ANLATIM

lirik anlatım nedir,lirik anlatımda dil hangi işlevde kullanılır,lirik anlatımda dilin işlevi nedir,lirik anlatım nasıldır,lirik anlatımda nelerden bahsedilir,lirik anlatımın özellikleri nelerdir,lirik anlatımda,lirik ne demektir,lirik şiir nasıl olur,lirik anlatım kişisel midir

COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM KONU ANLATIMI

İnsan sadece düşünen bir varlık değildir. O, aynı zamanda duygulara sahip bir varlıktır. Bu duyguları da zaman zaman dşile getirmek ister insan. İşte bu duygular anlatılırken coşku ve heyecana bağlı bir anlatım gerçekleşir. Buna aynı zamanda lirik anlatım da denmektedir. 

Lirik anlatım çoğunlukla şiirlerde kullanılır. Bu anlatımda dil "sanatsal ve heyecana bağlı işlev"de kullanılır. Bu anlatımda hayale, söz sanatlarına, mecazlara ve ahenk unsurlarına fazlaca yer verilir. 

Lirik anlatımda kişisel duygular dile getirilir. Lirik anlatım düşünceden ziyade duygular ile ilgilidir. Divan edebiyatında ve halk edebiyatında birçok şair eserlerini lirik anlatımla oluşturmuştur.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE HALK ŞİİRİ VE TEMSİLCİLERİ-CUMHURİYET DÖNEMİNDE HALK ŞİİRİNİN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ

Aşık Feymani,Aşık veysel Şatıroğlu,Şeref Teşlıova,Aşık Mahsuni Şerif, Murat Çobanoğlu,Abdürrahim Karakoç,Cumhuriyet döneminde halk şiirinin Genel özellikleri,cumhuriyet dönemi türk şiirinin önemli temsilcileri,cumhuriyet dönemi türk şiirinin temsilcileri
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK HALK ŞİİRİ 

Cumhuriyet idaresinin kabulüyle birlikte halk kültürüne büyük önem verilmiştir. Cumhuriyet döneminde de halkın duygu ve düşüncelerinin her zaman tercümanı olan halk şiiri yaşamaya devam etmiştir.


Cumhuriyet Dönemi Halk Şiirinin Özellikleri:
  • Halk şairleri eski geleneğe bağlı olarak usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam etmişlerdir.
  • Genel olarak saz eşliğinde ve belli bir ezgi ile şiir söyleme geleneğinin takipçisidirler.
  • Saz çalma geleneğine uymayıp sadece şiir yazan şairler de vardır. (Abdurrahim Karakoç gibi)
  • Bu dönem halk şairleri, şiirlerinde geleneksel konuların yanında güncel konuları da işlemişlerdir.
  • 19. yüzyıl halk şiirine göre Cumhuriyet dönemi halk şiirleri daha sade bir dille söylenmiştir.
  • 20. yüzyıl Türk halk şiirinde Divan şiiri etkisi ve Arapça-Farsça sözcüklerin kullanımı oldukça azalmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Halk Şiirinin Önemli Temsilcileri:
1. ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU (1894 – 1973)
  • Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğan şair, gözlerini yedi yaşında kaybetmiş ve öğrenim görememiştir.
  • Şiirlerinde vatan, toprak sevgisi ve aşkı gibi temaları ustaca işlemiştir.
  • Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilmiş, şiirlerini hece ölçüsüyle söylemiştir
  • Pek çok şiiri bestelenmiş, sadece türkü formunda değil pop müzik tarzında da söylenmiş ve geniş halk kitlelerine ulaşmıştır.
  • “Kara Toprak”, “Uzun İnce Bir Yoldayım” gibi şiirleriyle oldukça sevilmiştir.
  • Eseri:
  • Şiir: Dostlar Beni Hatırlasın
2. ABDURRAHİM KARAKOÇ (1932 – 2012)
  • Saz çalmamakla birlikte halk şiiri gelenekleri doğrultusunda eserlerini kaleme almıştır.
  • Politik taşlamalarıyla tanınan şair, “Mihriban” adlı şiiri oldukça beğenilmiş ve türk haline getirilmiştir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Hasan’a Mektuplar, Haber Bülteni, Kan Yazısı, Vur Emri, Beşinci Mevsim
3. ÂŞIK MAHSUNİ ŞERİF (1940 – 2002)
  • Halkın sıkıntılarını toplumcu bir bakış açısıyla anlatmış, güncel siyaseti konu alan politik şiirler ve taşlamalar yazmıştır.
  • Şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir.
  • Asıl adı Şerif Cırık'tır.
  • Eserleri:
  • Şiir: İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım, Bu Mezarda Bir Garip Var, Dom Dom Kurşunu, Yuh Yuh, Bizden Geriler
4. ÂŞIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940 – 2005)
  • Âşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikayeler anlatma konusunda oldukça başarılıdır.
  • Kendi türkülerinin yanında usta malı türküleri de genç kuşaklara aktararak halk edebiyatı kültürüne katkıda bulunmuştur.
  • Kars'ta uzun yıllar sürdürdüğü âşık kahvesi işletmeciliği ile sanatkarları ve dinleyicileri buluşturmuştur.
  • Bir rüyasında bade içerek saz çalmaya ve şiir söylemeye başlamıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Cumhuriyet Destanı, Öğretmen, Dertli Bülbül, Neyine Güvenemem Yalan Dünyanın, Yaradan
5. ÂŞIK ŞEREF TAŞLIOVA (1938 – …)
  • Günümüz saz şiirinin önde gelen temsilcilerindendir.
  • Şiirlerinde aşk, hasret, tabiat ve sosyal konuları işlemiştir.
  • Kars'ın Çıldır ilçesinde doğmuştur.
  • Eserleri:
  • Şiir: Ben Bir Şeyda Bülbül, Güzel Görünür, Gönül Bahçesi
6. ÂŞIK FEYMANİ (1942 – …)
  • Şiirlerinde tasavvufi deyişlere yer veren şair, atışma alanında büyük başarı göstermiştir.
  • Çukurovalı âşıklar arasında büyük saygınlığı vardır.
  • Önceleri "Çoban Osman" mahlası ile şiirler söylemiş; ancak daha rüyasında söylenen "Feymani" mahlası ile şiirler söylemiştir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Ahu Gözlüm, Barışmam, Anadolum, Mevlana, Elveda, Bugün Bayramdır

CUMHURİYET DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR) VE ÖZELLİKLERİ

Cumhuriyet Dönemi Türk şiiri,Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin genel özellikleri, Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin yapı özellikleri,Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin içerik ve anlatım özellikleri,Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin toplumcu gerçekçi yapısı
 
Cumhuriyet döneminde Türk şiirinin genel özellikleri şöyledir:

  • Şiirlerde kullanılan dil son derece anlaşılır ve yalındır.
  • Şiirde aruz ölçüsü büyük bir çoğunluk tarafından terk edilmiş ve milli ölçümüz olan hece ölçüsü yaygınlaşmıştır.
  • Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi bazı şairler aruz ölçüsüyle şiir yazmaya devam etmiştir.
  • Halk şiiri geleneği, Cumhuriyet dönemi Türk şiiri için en önemli kaynak olmuştur.
  • Şiirlerde destansı söyleyiş dikkati çeker.
  • Nutuk havası taşıyan didaktik (öğretici) şiirler de yazılmıştır.
  • Şiirlerde gurbet teması sıkça işlenmiştir.
  • Millet sevgisi, yurdu tanıtma ve yüceltme coşkusu şiirlerde önemli bir yer tutar.
  • Bu dönemde Anadolu insanını ve Anadolu’yu anlatan şiirler yazılmıştır.
  • "Beş Hececiler"in izinden giden Kemalettin Kamu, Behçet Kemal, Ahmet Kutsi, Ömer Bedrettin gibi şairler duygusal bir üslupla Anadolu’yu anlatmış, övmüşlerdir.
  • Anadolu’ya yönelme ilke durumundadır; ancak çoğu şair Anadolu’ya dıştan bakmıştır.
  • Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Fazıl Hüsnü, Cahit Külebi gibi şairler Anadolu’yu gerçekçi (toplumcu-gerçekçi) biçimde anlatmıştır.
  • Şiirde şekil ve içerik (muhteva) bakımından büyük değişiklikler olmuş, çeşitli şiir toplulukları ortaya çıkmıştır.
  • 1940 yılından sonra serbest şiirin yaygınlaştığı görülür.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖNEMLİ DERGİLER-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖNEMLİ DERGİLER

kültür haftası,papirüs dergisi,şiiratı,büyük doğu,ağaç dergisi,çınaraltı dergisi,varlık edebiyat dergisi,mavi dergisi,Markopaşa, Merhumpaşa, Malümpaşa, Alibaba, Yedi Sekiz Paşa, Hür Markopaşa,halkın dostları dergisi,hisar dergisi,CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖNEMLİ DERGİLER-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖNEMLİ DERGİLER,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖNEMLİ DERGİLER


Kültür Haftası (15 Ocak 1936-3 Haziran 1936): Peyami Safa ile İlhami Safa tarafından 1936 yılında yirmi bir sayı olarak yayımlanmıştır. Sanat, bilim ve edebiyatı “kültür” odağında birleştirmeyi, sağlamlaştırmayı esas alan, kültür meseleleri üzerinde yazılara yer veren bir dergidir. Dergi özellikle de roman ve köy edebiyatı üzerine tartışmalarla döneminde etkili olmuştur. En önemli meselenin "memleket edebiyatı" olduğuna dikkat çekilir. Dergide; Peyami Safa, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi imzalar görülür.

Ağaç (1936): Necip Fazıl Kısakürek’in on yedi sayı olarak yayımladığı dergidir. Ağaç’ta sezgici ve milli bir sanat anlayışı hakimdir. Dergide; Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ziya Osman Saba, Cahit Sıtkı Tarancı gibi imzalar görülür.

Çınaraltı (1941-1944): Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç tarafından yüz altmış bir sayı olarak yayım­lanmıştır. "Türkçü" sanat ve fikir dergisidir. Dergide, Türk kültürü ve Türk tarihi üzerine yoğunlaşılmıştır. Dergi, Kırım Türkleri edebiyatının önemli ismi İsmail Gaspıralı'nın "Dilde, düşüncede, işte birlik." kuralını ilke edinmiştir. Çınaraltı’da Orhan Seyfi Orhan, Yusuf Ziya Ortaç, Halide Nusret Zorlutuna, Nihai Atsız, Peyami Safa, Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Zeki Ömer Defne, Tarık Buğra gibi imzalar, eserlerini yayımlamışlardır.

Varlık (1933-...) : Yaşar Nabi Nayır tarafından Ankara’da yayımlanmaya başlayan dergi, 1946′dan itibaren İstanbul’da yayımlanmaktadır. Türk edebiyatının en uzun soluklu dergisi olan Varlık, kendi çizgisinden ödün vermeden farklı dönemlerde değişik akımlara ve anlayışlara ev sahipliği yapmıştır. "Garip" anlayışına uygun ilk örneklere ve köy edebiyatı ürünlerine sayfalarında yer vermiştir. Dergi, günümüzde de yayımlanmaya devam etmektedir. Dergide; Abdülhak Şinasi Hisar, Attila ilhan, Behçet Necatigil, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret, Ceyhun Atuf Kansu, Necati Cumalı, Nurullah Ataç, Orhan Veli, Sabahattin Kudret Aksal, Sait Faik, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi birçok yazar ve şairin ürünlerine yer verilmiştir.

Büyük Doğu (1943-1955): Necip Fazıl Kısakürek tarafından ilk sayısı yayımlanan dergidir. Büyük Doğu, kimi zaman bir dergi kimi zaman da bir gazete özelliği gösterir. Büyük Doğu; siyasi, edebi, fikri, aktüel vb. içeriklidir. Dönem dönem derginin siyasi ya da edebi yönü ağırlık kazanmıştır.

Markopaşa(1946-1950):  Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz tarafından halkçı, toplumcu gerçekçi bir anlayışla çıkarılan siyaset, mizah, hiciv dergisidir. Sürekli yasaklanan dergi; Markopaşa, Merhumpaşa, Malümpaşa, Alibaba, Yedi Sekiz Paşa, Hür Markopaşa gibi birçok adla yayın hayatını sürdür­müştür. 

Hisar: Munis Faik Ozansoy tarafından çıkarılan derginin ilk sayısı 1950′de yayımlanmış ve dergi, iki ayrı dönemde yayın hayatını sürdürmüştür: 1950 – 1957 arasında yetmiş beş sayı, 1964 – 1980 arası iki yüz iki sayı yayımlanmıştır. derginin ilkesi "eski şiirimizden, milli kültür ve edebiyatımızdan kopmadan yani ve güzel bir şiir sergilemek"tir. Türk edebiyatında uzun soluklu ve önemli bir dergi olan Hisar’da başta şiir olmak üzere pek çok edebi türle ilgili yazılar yer almıştır. Resim, müzik, sinema yazılarının da yer aldığı dergi, kendi çevresinde oluşturduğu Hisar topluluğuyla önem kazanmıştır. Hisarcıların en önemli sanat ilkesi “milli’” olanla “yeni”yi bir araya getirmek olmuştur. Gelenekten ayrılmayan bağımsız bir sanat anlayışını savunan Hisarcılar, Batı’nın taklit edilmesine karşıdırlar. Dergide; Mehmet Çınarlı, Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Turgut Özakman, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Samanoğlu, Nevzat Yalçın, Mehmet Kaplan gibi yazar ve şairler eserler yayımlamışlardır.

Yaprak (1 Ocak 1949-15 Haziran 1950): Orhan Veli tarafından on beş günde bir yayımlanan dergidir. Dergi, gazete boyutunda tek yapraktan oluşmaktadır. Orhan Veli’nin ölümünün ardından arka­daşları tarafından Son Yaprak adlı özel bir sayı yayımlanmıştır. Dergide ağırlıklı olarak Garip anlayışına uygun ürünler yayım­lanmıştır. Yaprak’ta; Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi isimlerin ürünleri yer almıştır.

Türk Dili: Ankara’da 1951 yılında, Türk Dil Kurumu’nun aylık yayını olarak yayımlanan dergi, Türk dilinin ve edebiyatının en uzun soluklu dergilerinden biridir. Türk Dili dergisi; sadece dil konusunda yazılan makalelerin, yazıların, incelemelerin yayımlandığı bir dergi değildir. Bütün edebi türlere ait yazıların ve incelemelerin yer aldığı bir dergidir. Derginin çıkardığı özel sayılar ve verdiği ödüller derginin dile ve edebiyata katkısını daha da artırmıştır. Türk Dili dergisinde Doğan Hızlan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nurullah Ataç, Oktay Akbal, Orhan Hançerlioğlu, Peyami Safa, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel, Suut Kemal Yetkin gibi birçok imza yer almıştır.

Mavi (1952-1956): Ankara’da yayımlanmaya başlamıştır. Mavi dergisi çıkış amacını derginin ilk sayısında açıklamış ve sayfalarının ulusal sanatı eserlerinde yansıtan sanatçılara açık olduğunu belirtmiştir. Mavi dergisinde, yirmi birinci sayısından itibaren yazmaya başlasa da, Mavi topluluğu denilince akla gelen ilk isim Attila İlhan olmuştur. Garip akımında ve daha önceki sanat anlayışlarına karşı çıkan Attila İlhan, toplumcu gerçekçi sanatın ne olduğunu anlattığı yazılarıyla derginin yönünü toplumcu edebiyata çevirmiştir. Dergide; Attila İlhan, Ahmet Oktay, Özdemir Nutku, Ülkü Arman, Ferit Edgü, Orhan Duru, Demir Özlü gibi imzaların eserleri yayımlanmıştır.

Papirüs (1966-1970): Cemal Süreya Seber'in çıkardığı dergidir. Dergi, yayın hayatına aralıklarla devam etmiştir. Cemal Süreya’nın imzasız başyazılarıyla dikkat çeken dergide, özellikle şiirler ve şiir üzerine yazılan yazılar yayımlanmıştır. Dergi, edebiyatımızı değerlendirmedeki başarısı, eleştirilerindeki nesnellik ile di,kkat çekmiştir. Papirüs’te Can Yücel Cemal Süreya, Mehmet H. Doğan, Turgut Uyar, Ülkü Tamer gibi imzalar öne çıkmıştır.

Halkın Dostları: İlk sayısı 1970′te Aylık Devrimci Sanat ve Kültür Dergisi alt başlığıyla İstanbul’da yayımlanan dergi, üçüncü sayıdan sonra Ankara’ya taşınmıştır. Dergiyi Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel beraber çıkarmışlardır. Dergiye Süreyya Berfe, Özkan Mert, Asım Bezirci, Nihat Behram gibi imzalar da katkıda bulunmuşlardır.

Şiiratı: İlk sayısı Seyhan Erözçelik, Vural Bahadır Bayrıl, Osman Hakan, Orhan Alkayatarafından 1986 yılında yayımlanan dergi 1994′e kadar 7 sayı yayımlanmıştır. 2004′te tekrar yayımlanmaya başlanan Şiiratı dergisi, 1980 sonrası şiirin önemli toplanma yerlerinden biri olmuştur. Dergide Haydar Ergülen, Hilmi Yavuz, Vural Bahadır Bayrıl, Osman Hakan, Lale Müldür, Orhan Alkaya ve Seyhan Erözçelik gibi imzaların ürünleri yayımlanmıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ

İSMAİL HABİB SEVÜK,SUUT KEMAL YETKİN,NURULLAH ATAÇ,CEMİL MERİÇ,SABAHATTİN EYÜBOĞLU,ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında öğretici metinlerin genel özellikleri şunlardır:
  • Cumhuriyet döneminde öğretici metinler bakımından büyük ilerlemeler kaydedilmiş; deneme, makale, gezi yazısı, hatıra, fıkra, eleştiri gibi alanlarda önemli eserler verilmiştir.
  • Öğretici metinlerin genel amaçlarına uygun olarak bilgi verme, düşündürme, açıklama amaçlanmış; metnin yapısı dil ve anlatımı, kullanılan motifler bu amaçlara göre belirlenmiştir.
  • Sanatçılar, Kurtuluş Savaşı’dan yeni çıkmış olan ülkenin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda büyük bir kalkınmaya girişmesi sonucunda millete ve milletin kültürüne yönelmiş, eserlerde Anadolu ve Anadolu insanını anlatmışlardır.
  • Bu tür metinlerde günlük konuşma dilindeki Türkçe kelimeler, halk söyleyişlerindeki tamlamalar kullanılır; Arapça ve Farsça sözcüklere fazla yer verilmez.
  • Bu dönem yazarları, öğretici metinlerde terim ve kavramları, gündelik yaşama ait kelime ve kelime gruplarını kullanarak edebi bakımdan güçlü bir anlatıma ulaşmayı düşünürler.
  • Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı öğretici metinlerinde yazı dilinin konuşma diline yaklaştırılması, açık, sade ve anlaşılır bir dilin kullanılması daha fazla okura ulaşılmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında öğretici metin türlerinde eserler kaleme alan önemli sanatçılar şunlardır:
1. NURULLAH ATAÇ (1898 – 1957)
  • Deneme ve eleştiri türünde oldukça başarılıdır. Hatta bu türlerde ustalaşmıştır.
  • Batılı anlamda ilk deneme ve eleştiri yazılarının sahibidir.
  • 1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleştirme çabası öne çıkar.
  • Eserleri:
  • Deneme-Eleştiri: Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar.
  • Günlük: Günce.
2. SUUT KEMAL YETKİN (1903 – 1980)
  • Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
  • Sanat, estetik, resim ve felsefe gibi alanlarda eserler kaleme almıştır.
  • Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Günlerin Götürdüğü, Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Düşün Payı, Yokuşa Doğru, Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler
  • İnceleme-Araştırma: Ahmet Haşim ve Sembolizm, Sanat Felsefesi, Edebiyatta Akımlar.
3. İSMAİL HABİP SEVÜK (1892 – 1954)
  • Milli mücadeleye destek veren önemli yazarlarımızdan biridir.
  • “İzmir’e Doğru” ve “Açıksöz” gazetelerinde başyazarlık yapmıştır.
  • Türk edebiyatı tarihi, anı, gezi yazısı gibi türlerde eserler yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Edebiyat Tarihi – İnceleme: Türk Teceddüt Tarihi, Avrupa Edebiyatı ve Biz, Edebiyat Bilgileri
  • Gezi Yazısı: Tuna’dan Batı’ya Yurttan Yazılar
  • Anı: O Zamanlar
4. CEMİL MERİÇ (1917 – 1987)
  • Deneme türünün usta isimlerinden biridir.
  • Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih çalışmaları ve çevirileri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Bu Ülke, Mağaradakiler
  • Araştırıma-İnceleme: Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde.
5. SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908 – 1973)
  • Deneme ustalarındandır.
  • Araştırma ve incelemeleri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Mavi ile Kara, Sanat Üzerine Denemeler
6. ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1883 – 1963)
  • İstanbul’un lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni, eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
  • Anlaşılır bir dille, anı, makale, öykü ve romanlar yazmıştır.
  • Anıları ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fehim Bey ve Biz adlı romanı önemli eserleridir.
  • Eserleri:
  • Anı: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, İstanbul ve Pierre Loti
  • Roman: Fehim Bey ve Biz

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU,CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATÇILARI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİNDE EDEBİYATIMIZ

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU
Kurtuluş Savaşı zaferle bittikten sonra milli egemenliğe da­yanan demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti kurulur.

Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için hemen her alanda köklü devrimler yapılır.

Dil ve tarih alanlarında yapılan ancak dağınık bir halde çalışmalar örgütle­nip kurumsallaştırılır.

Ülkenin kalkındırılması ve bayındır hale getirilmesi için köklü icraatlar yapılır.

Böylece ülke gerçeklerine ve çağın gereklerine uy­gun yepyeni bir devlet yapısı oluşturulur.

Çağdaş bir devletin kurulması, Ankara’nın başkent olması, halkçılığın devlet programına girmesi, bilimsel ve lâik anlayışa dayanan milli eğitimin öngörülmesi, kadın özgürlüğü gibi toplumun çehresini değiştiren yeni durumlar, sanat ve edebiyatımızı da oldukça etkiler. 

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gelen sü­reçte sosyal yapıdaki çeşitlilik; sanatçıların değişik düşün­celer doğrultusunda çeşitli konuları, farklı anlatım yöntemleri kullanarak çeşitli biçimsel kalıplarla ya da hiçbir kalıba, kurala bağlı olmadan yansıtmasına olarak tanımıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Beş Hececiler” adı ile bilinen şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yöneliş başlar. Milli Edebiyatçılar, Bağımsızlar ve Beş Hececiler de yine bu dönemde eserler vermeye devam ederler.

Özellikleri:
  • Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış ve dildeki sadeleşme çabaları aralıksız olarak sürmüştür.
  • Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.
  • Aruz ölçüsünün yerini milli ölçümüz olan hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbest hale gelmesi sağlanmıştır.
  • Şiir, roman, hikâye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur. Romanda ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir. Yine tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
  • Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla “yerli” ve “halka doğru”; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kalarak kişisel yollarında yürümüşlerdir.
  • Bu dönemde edebiyatımız İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlamıştır. Anadolu’dan aydın yetişmeye başlamıştır.
  • Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

ESKİCİ VE OĞULLARI ROMAN ÖZETİ-ESKİCİ VE OĞULLARI ROMANININ ÖZETİ-ESKİCİ VE OĞULLARI ORHAN KEMAL KİTAP ÖZETİ

ESKİCİ VE OĞULLARI ROMAN ÖZETi,ESKİCİ VE OĞULLARI ROMANININ ÖZETİ,ESKİCİ VE OĞULLARI ORHAN KEMAL KİTAP ÖZETİ,eskici ve oğulları romanı,eskici ve oğulları romanının kahramanları,eskici ve oğulları romanının konusu

Topal Eskici,
Trablus’ta savaşırken sol bacağını kaybeder. Kendisi gençliğinde kundura tamirciliği ve demircilik öğrenmiştir. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra bir süre eskicilik yapar. İşleri gayet iyidir. Bir zaman sonra kunduracılık üzerine işler tasarlar. Bunun üzerine Çukurova’nın zengin köylerinden birine göçer. Eskicilikten bıkmıştır. Taşındığı köyde demir araçların onarımıyla uğraşacaktır. İşler bir süre iyi gider. Ancak İkinci Dünya Savaşı bitip de renk renk, biçim biçim traktörler ülkeye ve Çukurova'ya gelmeye başlayınca Topal’ın işleri bozulur. Memleket ziraatinin işi bundan böyle Amerikan makineleriyle görülecekti. Orta Çağdan kalma köhne demirci dükkanlarına artık ihtiyaçları yoktu köylünün. Sonunda köyle ilişiğini keser kentin yolunu tutar. Kent hızlı bir biçimde değişmektedir. Yeni apartmanlar, oteller, asfalt yollar…Ve Topal burada yeniden eskiciliğe başlar. 

Büyük oğlunun çalıştığı fabrika işi paydos edince ve büyük oğlu üç çocuğuyla ortada kalır. Geçim derdi büyük bir yüktür, geçinmek adamakıllı güçleşir. Baba ve iki oğul küçük eskici dükkanında çalışmaktadır; ancak bu küçük dükkan dokuz boğazı beslemiyordur. Bu yüzden Topal, ara sıra küçük oğlu Ali'ye büyük oğlu Memet'in yeni bir iş bulması gerektiğini söylediği bir sırada büyük oğul bu lafları işitir.

Babasının küfürlerinden ve başının çaresine baksın sözlerinden bıkan büyük oğul tohumlu pamuk toplamaya karar verir. Küçük oğul da katılır ona. Oradan kazanacakları paraları düşlemeye başlar. İyi bir paa kazanıp kışın ağasıyla kendi hesaplarına açsalar eskici dükkanını… Hiç olmazsa vara yoğa bağırıp çağırması, pis pis küfürleriyle babası yoktur başlarında. İki kardeş, güle oynaya, çalışır akşamları da sazlı sözlü eğlenirler. Dükkanda kapanıp kalmak zorunda değildirler. Haftada bir iki gün kafaları çekseler, geri kalan günlerde sinemaya, tiyatroya gider; vakit geçirirler.


Madem eskicilik fosladı, işi ısmarıççılığa, toptancılığa dökerler. Dükkanım var makinem var, kalıplarım her bir şeyim tamam.Eksik olan sermaye mi? diye düşünen Topal Eskici, oğullarıyla birlikte pamuk toplamaya giderse, hep birlikte çalışarak istedikleri sermayeyi sağlayabilaceklerine inanır. Böylece Çukurova'da pamuk (kütlü) toplamaya hazırlanırlar.


Bir sabah boyaları dökük bir kamyon gelir; bütün mahalle kapılara, pencerelere dökülmüştür. Ailenin kızı Zeliha ise bu gidişi hiç istememektedir. Ancak kamyoncunun muavini Ünal'ı görünce hemen içinden bir şey akar ona karşı. Ünal da Çukurova'ya varınca ustasıyla kavga eder ve eskicinin ailesiyle beraber kalmaya ve pamuk toplamaya başlar. Dokuz kişilik aile pamuk toplamak için yola düşer. Çukurova'ya varır varmaz çadırlarını (alaçıklarını) kurarlar. Çukurova sarı sıcak, sivri sinekler… Hepsi sıtmaya yakalanır. Önce Topal başlar şikayete. Kötü çalışma koşulları, yoksulluk, sıtma aileyi birbirine düşürür:Topal karısı ve kızıyla ve tabi ki yanlarındaki Ünal'la doğru düzgün kütlü toplamadan evlerine dönerler.


İki oğul güçleri yettiğince dayanırlar. İşin acemisi olduklarından fazla pamuk toplayamazlar. Topladıkları pamuk aldıkları avansın ancak yarısını karşılar. Şimdi ne yapacaklardı? Şehre birkaç kuruş parayla dönüp tekerlekli dükkan açmaktan geçmiş, borçlarını nasıl ödeyeceklerini, bu işin içinden nasıl çıkacaklarını düşünüyorlardı. Bu sıralarda pamuk toplamak için başka insanlar da gelir. Bunların arasında Zeynep isimli bir kıza karşı Ali'nin gönlü kayar.


Bundan böyle küçük oğlu da bugün bulduğunu bugün yiyordu. Sonunda küçük oğul da büyük oğul ve ailesi de, hasta, bitik, nerdeyse ölüm döşeğinde, Zeynep ile birlikte kente dönerler. Topal’ın babalık duyguları coşar, varını yoğunu çocukları için harcar. Eskici dükkanını olduğu gibi devredip borçlarını öderler. El elde, baş başta kalmıştır. Dokuz kişiye ekmek yediremeyen eskici dükkanı da elden gitmişti.

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI-METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI KONU ANLATIMI-METİNLER NASIL SINIFLANDIRILIR?SINIFLANDIRMA İLKELERİ

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI,METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI KONU ANLATIMI,METİNLER NASIL SINIFLANDIRILIR,METİNLERİN SINIFLANDIRMA İLKELERİ 
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından sınıflara ayrılır. Bu bakımdan metinler, sanat (edebi metinler) metinleri ve öğretici metinler olmak üzere işlevleri bakımından iki grupta incelenir.

Sanat metinlerinde (edebi metinlerde) yan anlam değeri taşıyan ve onu okuyan kişinin kültürüne, anlayışına, sezgisine bırakılan ifadelere yer verildiğini, mecazlı ifadeler kullanıldığını böylece anlatıma çağrışım ve duygu değeri kazandırarak okuyucunun metinden yeni ve farklı anlamlar çıkarabildiğini görüyoruz. Sanat metinlerinde gerçekliğin yazar tarafından dönüştürülmesi söz konusudur. 

Öğretici metinler ise bilgi vermek maksadıyla yazılır. Öğretici metinler günlük hayatın gerçeklerini, tarihi olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri anlatan metinlerdir. Öğretici metinler genelde kelimelerin ilk anlamlarıyla oluşturulduklarından, yani kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanıldıklarından bu metinler; okuyucuda aynı izlenimi bırakır, farklı anlaşılmalara meydan vermez.


Sınıflandırma ve adlandırma "nesneleri" tanıdık hale sokar ve  onlara anlam ve önem kazandırır.
 
Sınıflandırmada dikkate alınması gereken kurallar şunlardır:
a. Sınıfları ayıklamak ya da gruplandırmak için her basamakta yalnızca 
bir tek ilke kullanılabilir.
b.  Sınıflama ya da bölmenin basamaklarında hiçbir grup ya da sınıfın atlanmamış olmasına dikkat edilmelidir.
c. Hiçbir ara adım unutulmamalıdır.

DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR?

DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR,DANİŞMENDNAME HANGİ DEVLETE AİTTİR
DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR?
"Danişmendnâme", Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Anadolu'da müslüman olmayan topluluklara karşı yaptığı savaşları destansı bir biçimde konu edinen eserdir. Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Battal Gâzi'nin soyundan geldiğine inanılmaktadır. 

Melik Danişmend Ahmet Gâzi, Danişmendlilerin hükümdarlarındandır. Kendisinin giriştiği mücadelelerle Anadolu coğrafyasında Battal Gâzi gibi efsanevî bir kimliğe bürünmüştür. Onun kahramanlıklarını ve savaşlarını anlatan bu hikayeler sözlü gelenek içinde oluşmuş daha sonraları yazıya aktarılmıştır.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER,İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER
Bu dönemdeki olay çevresinde gelişen edebi metinlerden olan anlatmaya bağlı metinler mesneviler ve destansı hikayelerdir

Bu dönemdeki destansı hikayeleri İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı Döneminde oluşturulan destanlardan ayıran en önemli fark, bu destansı hikayelerin Türk dili ile oluşturulması ve yazıya geçirilmesidir.

XIII. ve XIV. yüzyıllarda Anadolu'da fetih ve gaza kavramları hayatın merkezine yerleşmiştir. Bu kavramlar; Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme gibi eserlerin temasını oluşturur.

ANLATIMDA SINIRLANDIRMA-ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NEDİR?ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NASIL YAPILIR?

ANLATIMDA SINIRLANDIRMA,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NEDİR,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NASIL YAPILIR,sınırlandırma nedir,anlatımda sınırlandırma konu anlatımı,anlatımda sınırlandırma niçin yapılır,anlatımda sınırlandırma neden yapılır
ANLATIMDA SINIRLANDIRMA
Anlatımda belirsizliğin giderilmesi için konu, anlatıcı tarafından sınırlandırılmalıdır. Anlatımı sınırlandırmak aynı zamanda anlatımın etkili ve amacına ulaşabilir nitelikte olmasını sağlamaktadır. Anlatımda sınırlandırma yapmak, anlatıma bir çerçeve çizmek ve ona bir hudut koymaktır. Sınırlandırılmamış bir anlatım hem anlatıcıyı hem de okuyucuyu boş yere yorar. Çünkü sınırlandırılmamış bir anlatım, okurun ilgisini dağıtır ve okurla metin yani yazar arasındaki iletişimi zayıflatır. 

Anlatımda konuyu sınırlandırırken bazı hususlara dikkat edilmelidir:
* Okuyucu kitlesinin sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri
* Anlatılacak olan konunun hangi tarafına ağırlık verileceğinin belirlenmesi
* Kaynakların tespit edilmesi
* Anlatımın uzunluk-kısalığı
* Anlatımın süresi
* Anlatımın türü ve planı

ANLATIMIN OLUŞUMU-ANLATIMIN OLUŞUMU KONU ANLATIMI-ANLATIMIN OLUŞUMU NASILDIR?BAĞLAŞIKLIK-BAĞDAŞIKLIK-ALIŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMA-ALIŞILMAMIŞ BAĞDAŞTIRMA

ANLATIMIN OLUŞUMU,ANLATIMIN OLUŞUMU KONU ANLATIMI,ANLATIMIN OLUŞUMU NASILDIR,BAĞLAŞIKLIK,BAĞDAŞIKLIK,bağlam nedir,ALIŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMA,ALIŞILMAMIŞ BAĞDAŞTIRMA,bir anlatım nasıl oluşur

ANLATIMIN OLUŞUMU,ANLATIMIN OLUŞUMU KONU ANLATIMI

Paragraflar halinde verilen bir metinde anlatımın oluşumu şu adımlardan geçmelidir:
1- Söyleneceklerin tespit edilmesi
2- Yazının iskeletini oluşturma
3- Yazıya başlama
4- Yazıya giriş

Bağlaşıklık nedir?
Bir metindeki eklerin, kelime ve kelime gruplarının dil bilgisi kurallarına uygun bir biçimde yan yana getirilmesine bağlaşıklık denmektedir.

Bağdaşıklık nedir?
Bir cümleyi oluşturan kelime ve kelime gruplarının ifade ettikleri durumlar ve özellikler arasındaki anlam bağlantılarına bağdaşıklık denmektedir.

Bağdaştırma nedir?
Birden fazla kelime veya kelime grubunun yan yana gelerek yeni bir anlam meydana getirmesine bağdaştırma denmektedir. Bağdaştırma ikiye ayrılır:
Alışılmış bağdaştırma: Herkesin rahatlıkla anlayabildiği ve kullanabildiği bağdaştırmalardır.
Alışılmamış bağdaştırma: Herkesin rahatlıkla anlayamadığı, ilk bakışta yadırganan, anlam derinliğine inerek çözümlenebilen bağdaştırmadır.

Bağlam nedir?
Bir metindeki kelime, kelime grubu ya da cümlenin metindeki yerine göre farklı anlamlar kazanmasına bağlam denmektedir.


ÖYKÜLEYİCİ (HİKAYE EDİCİ) ANLATIM-ÖYKÜLEYİCİ (HİKAYE EDİCİ) ANLATIM NEDİR?ÖYKÜLEYİCİ ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ

ÖYKÜLEYİCİ (HİKAYE EDİCİ) ANLATIM,ÖYKÜLEYİCİ (HİKAYE EDİCİ) ANLATIM NEDİR,ÖYKÜLEYİCİ ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ,öyküleyici anlatımın ilkeleri,öyküleyici anlatım hangi türlerde kullanılır,öyküleyici anlatımın kullanıldığı türler

ÖYKÜLEYİCİ (HİKAYE EDİCİ) ANLATIM

Olayların belirli bir zaman sırasına göre anlatılmasına öyküleme (hikaye etme) denir. Bu anlatım biçiminde yazar, okuru bir olay içerisinde yaşatmak ister. Su sebeple de okurda merak uyandırmak, okuru anlattıklarının gerçek olduğuna inandırmak durumundadır. Olaylar bir dizi şeklinde verilir. Öyküde yaşanmış ya da kurgulanmış olaylar anlatılabilir. Bu anlatımda yer, zaman, kişi kadrosu ve olay temel ögelerdir. Bu anlatım çeşidi öykü, roman, biyografi (yaşam öyküsü), otobiyografi (öz yaşam öyküsü), anı, gezi yazısı gibi türlerde kullanılabilir. Öyküleme birkaç şekilde yapılabilir:
a) Açıklayıcı öyküleme: Bilgi vermenin amaçlandığı öykülemelerdir. Yemek tarifleri...
b) Sanatsal öyküleme: Edebî türlerde kullanılan öykülemelerdir. Roman, öykü gibi türlerde görülür.
c) Yardımcı öyküleme: Fikrî bir metinde bir anı anlatmak, bir olay aktarmak gibi maksatlarla başvurulan anlatım biçimidir. Herhangi bir konuya örnekle girmek vs. sayılabilir. 

KARLAR ÜLKESİ İZLE-FROZEN İZLE-KARLAR ÜLKESİ (FROZEN) İZLE-KARLAR ÜLKESİ DİSNEY

KARLAR ÜLKESİ İZLE,FROZEN İZLE,KARLAR ÜLKESİ (FROZEN) İZLE,KARLAR ÜLKESİ DİSNEY,frozen izle,frozen disney izle,disneyden karlar ülkesi,disneyden karlar ülkesi izle,disney karlar ülkesi izleyin,The Snow Queen,Hans Christian Andersen The Snow Queen,Hans Christian Andersen

Disney'in yeni yapımı animasyon filmi
"Karlar Ülkesi"        17 Ocak 2014'te seyircileri ile buluşuyor. Animasyon filminin yönetmenliğini Chris Buck ve Jennifer Lee üstlenirken, ana karakterleri seslendiren isimler Kristen Bell ve Jonathan Groff. Amerikan yapımı film 1 saat 42 dakika sürüyor.

Filmde Anna, Karlar Kraliçesi, Kristoff en önemli kahramanlar olarak öne  çıkıyor.

Film, ünlü yazar Hans Christian Andersen'in "The Snow Queen"  adlı eserinden esinlenilerek beyaz perdeye aktarılmıştır.

FECR-İ ATİ DÖNEMİNDE ŞİİR ANLAYIŞI-FECR-İ ATİ DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER-FECR-İ ATİ ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ

FECR-İ ATİ DÖNEMİNDE ŞİİR ANLAYIŞI,FECR-İ ATİ DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER,FECR-İ ATİ ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ,FECR-İ ATİ ŞİİRİ,FECR-İ ATİ ŞİİRİNİN NİTELİKLERİ

FECR-İ ATİ DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER 

Fecr-i Ati sanatçıları, Servet-i Fünun sanatçıları ile aynı niteliklere sahip şiirler yazmışlardır, onlarla aynı malzemeleri kullanmışlardır. Fecr-i Ati sanatçıları, Batı edebiyatını daha yakından izlemişlerdir. Bu dönem­de şiir adına Ahmet Haşim'in "Göl Saatleri", Tahsin Na­hit'in "Rûh-ı Bîkayd", Celal Sahir'in "Siyah Kitap", Meh­met Behçet'in "Erganun" adlı kitapları gösterilebilir.

Fec'r-i Âti Şiirinin Genel Özellikleri:
"Sanat, sanat içindir." görüşüne bağlı kalarak eserlerinin oluşturmuşlardır.
Daha çok "tabiat ve aşk" temaları işlenmiştir.
Duygusal ve romantik şiirler yazılmıştır.
Tabiat tasvirleri gerçeklerden uzak ve sübjektiftir.
Çoğunlukla aruz ölçüsü kullanılmıştır.
"Kulak için kafiye" anlayışı esas alınmıştır.
Serbest müstezat nazım türü daha da geliştirilmiştir.
Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
Bu dönem sanatçıları sembolizm, parnasizm ve empresyonizm akımla­rından etkilenilmiştir.
Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü ağır, süslü bir dil kullanılmıştır.

12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ KONULARI-12. SINIF DİL VE ANLATIM MÜFREDATI-12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ KONU ANLATIM LİSTESİ

12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ KONULARI,lise son dil ve anlatım konu anlatımları, 12. SINIF DİL VE ANLATIM MÜFREDATI,12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ KONU ANLATIM LİSTESİ
 
12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANA UYGUN KONU ANLATIM LİSTESİ

  1. ÜNİTE: SANAT METİNLERİNİN AYIRICI ÖZELLİKLERİ
     Sanat Metinlerinin Ayırıcı Özellikleri

 2. ÜNİTE: SANAT METİNLERİ
     Fabl
     Masal
     Hikâye
     Roman
     Tiyatro (Oyun)
     Şiir

 3. ÜNİTE: SÖZLÜ ANLATIM
     Konferans
     Açık Oturum
     Sempozyum
     Forum
     Münazara

 4. ÜNİTE: BİLİMSEL YAZILAR

     Bilimsel Yazılar

12. SINIF TÜRK EDEBİYATI KONU ANLATIM LİSTESİ-12. SINIF EDEBİYAT MÜFREDATI-12. SINIF EDEBİYAT KONU ANLATIM LİSTESİ

12. SINIF TÜRK EDEBİYATI KONU ANLATIM LİSTESİ,12. SINIF EDEBİYAT MÜFREDATI,12. SINIF EDEBİYAT KONU ANLATIM LİSTESİ,LİSE SON EDEBİYAT DERSİ MÜFREDATI,LİSE SON TÜRK EDEBİYATI DERSİ KONU ANLATIM LİSTESİ



12. SINIF TÜRK EDEBİYATI ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANA GÖRE HAZIRLANAN KONU ANLATIM LİSTESİ

1. ÜNİTE: CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI (1923 – …) 
     Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu

2. ÜNİTE: CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER 

   1. Cumhuriyet Dönemindeki Öğretici Metinlerin Özellikleri ve Temsilcileri
   2. Cumhuriyet Döneminde Edebi Dergiler

3. ÜNİTE: CUMHURİYET DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİRLER)

   1. Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir
       *Yedi Meşaleciler
   2. Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir (1920-1960)
   3. Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir
       *Beş Hececiler
       *Hisarcılar
   4. Garip Hareketi (I. Yeni) (1940-1954)
   5. Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir 
       *Maviciler
   6. İkinci Yeni (1954-1960)
   7. İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir (1960-1980)
   8. 1980 Sonrası Şiir
   9. Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri

4. ÜNİTE: CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ METİNLER 

   1. Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler (Hikâye-Roman)
      a. Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Eserler
      b. Toplumcu Gerçekçi Eserler
      c. Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler
      ç. Modernizmi Esas Alan Eserler

   2. Göstermeye Bağlı Edebî Metinler (Tiyatro Metinleri veya Drama Metinleri)

   3. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Genel Özellikleri
Türkiye Dışındaki Çağdaş Türk Edebiyatı

MİSKİNLER TEKKESİ ROMAN ÖZETİ-MİSKİNLER TEKKESİ KİTAP ÖZETİ-MİSKİNLER TEKKESİ REŞAT NURİ GÜNTEKİN

MİSKİNLER TEKKESİ ROMAN ÖZETİ,MİSKİNLER TEKKESİ KİTAP ÖZETİ,MİSKİNLER TEKKESİ REŞAT NURİ GÜNTEKİN,reşat nuri güntekin miskinler tekkesi roman özeti, miskinler tekkesi özeti,miskinler tekkesi özet

MİSKİNLER TEKKESİ ROMAN ÖZETİ


http://kitabistann.blogspot.com.tr/
Miskinler Tekkesi kitap özetleri
Türk edebiyatının önde gelen romancılarından Reşat Nuri Güntekin'in bu eserinde anlatılanlar şunlardır: Eserin kahramanında daha küçüklüğünde ev halkının kızmasına rağmen dilenci taklidi yapmasıyla başlayan dilencilik özentisi vardır. Bu dilencilik oyunu, ona hayatının sonuna kadar bir etiket gibi yapışır. Yapıtın kahramanı çocukluğunda oyunlar oynamayı sevmeyen, oturduğu yerden kalkmak istemeyen bir yapıya sahiptir.

Korkak pısırık bir kişi olan eserin kahramanı, daha sonra yaş on yedi-on sekiz olunca delikanlılığın da verdiği cesaretle biraz havalanır. Kolalı gömlekler, ütülü pantolonlar giyip dışarı çıkar, ama yine de rüyasında kendisini Don Kişot gibi görmekten alamaz.

Kahramanımız bir gün mahallesinde çıkan bir yangında evin  içindekileri kurtarmaya gitmek ister fakat kız kardeşi ona izin vermez. Bunlar umursamaz bir tavırla evde oyun oynamaya başlıyorlar, arada bir yukarı çıkarak yangının sönüp sönmediğine bakarlar. Ama sabaha karşı evlerinin de yanmasına mani olamazlar.

Evleri yanınca eski mahallelerinden başka bir mahalleye taşınırlar. Yeni evleri eski evleri kadar güzel olmamasına rağmen tek tesellisi bir görüşte aşık olduğu komşu kızı Mesrure’dir. Mesrure’yi evin bir köşesinden izler; ama bir türlü cesaretini toplayıp onunla konuşamaz. Çünkü kahramanımızın kafası çok büyük olduğu için Mesrure’nin cevabının ‘hayır’ olabileceği endişesi vardır aklında. Mesrure’nin babası, bir süre sonra onların aile dostu olmaya başlar. Akşamları evlerine gelir, oturur, muhabbet ederler. Mesrure’nin babası şiiri çok sever. Ve arada bir dörtlükler okur. Kahramanımız Mesrure'nin babasını etkilemek için kendini şiire adamıştır. Mesrure’nin babası şiir okumaya başlayınca o da okunan şiirin sonunu getirir. Mesrure’nin babası ondan gerçekten etkilenir. En sonunda dadıların da aracılığıyla Mesrure’ye evlilik teklifi götürürler. Mesrure de bu teklifi kabul eder. Ama meşrutiyet inkılabının olduğu yılda, dayısı yüzünden evleri dağılır. Büyükannesi ve bacısıyla birlikte başka bir eve taşınırlar. Babaannesini kaybeder. Artık evden ayrılma zamanı gelmiştir. Sakallı Talat diye biriyle tanışır, onunla arkadaşlık kurar. Talat memurdur. Talat’ın tavsiyesiyle Zeynep Hanım Konağı’nda eğitim almaya başlar. Edinmiş olduğu çevre yüzünden Sinop’a cezaevine gönderilir. Cezaevinden salıverilmesiyle, kendisine kalacak bir yer bulur, burada arzuhal ve köylü mektupları yazmaya başlar.

Daha sonra düşüncesiz bir şekilde İstanbul’a döner. Talat’la tekrar karşılaşır. Talat onun elinden tutar ve ona bir iş bulur. Artık kahramanımız bir okulda yazı hocalığı ve katiplik yapacak ve okulda kalacaktır. Birkaç yıl sonra askerlik çağı gelir. Ama bütün yoklamalarda kafası büyük olduğu için sorun çıkar. Ona her gittiği yerden "bugün git yarın gel" derler. Sonradan askere de alınır ve Mısır cephesine gitmek için yolculuk başlar. Yolculukta kargaşa çıkar ve Mısır'a varmadan yürüyerek memlekete geri dönmeye başlar. Yürüye yürüye Konya’ya gelir, burada kendini biraz toplayıp yeniden yola koyulur. Ve İzmir'e varır yürüyerek. Burada hastalandığı için bir hastanede yatar. Hiç parası kalmadığı için taburcu bile edilemez. Hastane müdürü, ölmüş bir kişinin elbiselerini vererek ona yardım eder. Daha sonra taburcu olur. Hastaneden çıktığı sıralarda  İzmir işgal altında olduğu için bir tütün deposunda kalır. Günleri artık çok daha kötüye gider. Cami önünde beklerken kadının birinden ilk sadakasını alır. Bu aldığı ilk sadakayı bir müddet elinde tutar ve ona bakar. Bu parayla akşama yiyecek alır ve kaldığı yere götürerek oradakileri sevindirir.

Dilenciliğe başlamasıyla kazancı epey artar. Dilencilikten topladığı para artık doktorlara büyük belediye memurlarının maaşına yaklaşmaya başlamıştır. Kendine bir ev bile tutar bu paralar ile. Tuttuğu evin çevresinde Arap komşuları vardır.

Bu mahalleden bir de İsmail adında bir evlatlık edinir. İsmail çok zeki ve çalışkan bir çocuktur. Okumaya, bilgiye, öğrenmeye karşı aşırı bir tutkusu ve isteği vardır. Kahramanımıza bu yüzden pek çok sorular sorar. Bir zaman sonra kahramanımız ile İsmail'in arası açılır ve İsmail'i Talat'ın yardımı ile yatılı bir okula verir. Bir zaman sonra İsmail büyür ve evlatlık olduğunu öğrenir. Yine bir zaman sonra İsmail, mühendis olur ve evlenir. Karısını kahramanımızın yanına getirir ve kendisini eşine "Babam" diye takdim eder. Kahramanımız bu durumu hem çok sevinir hem de bu durumdan oldukça duygulanır.

Kaldığı yerdeki Arap komşuları, sabah erkenden çıkıp akşam geç dönmesini merak etmişler, bu durumu kahramanımıza sorduklarında "iş arıyorum" cevabını almışlardır. İş istediği yerlerden aldığı cevaplar üzüyor fakat yılmıyordu. Sonunda dilediği oldu ve iş bulur. Çok sevinir. Çünkü o gün başkaları gibi çalışarak ekmeğini kazandığı gündür.